Cemel Vakası İslam tarihinin en karışık, hakkında en çok konuşulan, konuşulmasında hayır olmayan belki de tek olayıdır. Tarih boyu kuru düzenleri yıkmayan çalışanlar, var huzuru ve sükunu bozmaya çalışanlar, na hak yere insanları birbirlerine düşürenler olmuş ve bundan sonra da olacak. İşte Cemel vakası tam da böyle bir olay.
Olayın ayrıntılarını öğrenmek için merhum Asım Köksal'ın İslam tarihini öneriyoruz. Biz yanlızca, Ashab-ı Kiramın büyükleri arasında yaşanan Cemel vakası nedeniyle zihinlerde oluşan sorular için şunları söylemek istiyoruz. Fazilet bakımından, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali gibi Mekke’nin fethinden önce Müslüman olup, bütün savaşlara katılan sahabeler, Hz. İkrime, Hz. Vahşi gibi fetihten sonra Müslüman olanlardan üstündür. Ama hepsi de Cennetliktir. Allahü teâlâ, sadece Eshab-ı kiramın Cennetlik olduğunu bildirmekle kalmadı, o mübarek insanları sevip onların yolundan giden Müslümanlardan da razı olduğunu, onları da Cennete koyacağını bildirdi. İşte bir âyet-i kerime meali: (Muhacirlerin ve Ensarın önce gelenlerinden ve bunların yolunda gidenlerden Allah razıdır ve bunlar da, Allah’tan razıdır. Allah bunlar için, altlarından ırmaklar akan Cennetler hazırladı. Onlar Cennetlerde sonsuz olarak kalacaklardır.) [Tevbe 100] Allahü teâlânın zatı gibi sıfatları da sonsuzdur. Razı olması da sonsuzdur. Allah, Eshabdan birkaç sene razı oldu sonra vazgeçti denilemez. Allah sözünden dönmez. Bütün sahabiler birbirlerinin dostu idi. İşte âyet-i kerime meali: (İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve [hicret eden eshabı] barındırıp yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır.) [Enfal 72] Birbirilerine karşı çok merhametli olduklarını bildiren bir âyet-i kerime meali de şudur: (Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29] (Allahü teâlâ, bana eshab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse, eshabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin.) [Dare Kutni] Hazreti Aişe, Cemel Vak’asında Hazreti Ali’ye karşı olan tarafta idi ve bu kuvvetin başında bulunur bir pozisyondaydı. Tıpkı, Sıffîn Hâdisesi’nde, Hazreti Ali’nin karşısındaki kuvvetin başında Hz. Muaviye’nin bulunması gibi. Cemel ve Sıffîn hâdiselerinin her ikisinde de, Hazreti Ali’nin kuvvetleri sahabilerden meydana geldiği gibi, Hz. Aişe ve Hz. Muaviye kuvvetleri de sahabilerden meydana geliyordu... İşte işin kritik noktası burasıdır ve Müslüman dilini tutmalı ve bu hadiseler sebebiyle sahabiler hakkında, ileri geri, çok fazla konuşmamalıdır. Nitekim, Sünnî ve Şiîler arasındaki ayrı noktalardan birisi şudur: Şiîler, bu olaylarda Hz. Ali’nin karşısında olduklarından, Hz. Aişe ve Hz. Muaviye hakkında ağır ifadeler kullanıyorlar. Sünnîlerse, her iki tarafta da sahabiler olduğu için hiçbir tarafın aleyhinde bulunmuyorlar. Çünkü, bu hadiselerde başrolü oynayanlar münafıklardır ve maalesef kan dökülmesinde de muvaffak olmuşlardır. Alimlerimizin kitaplarında, iki taraf hakkındaki dengenin korunması için bize tembihler vardır. Bu tembih şu şekildedir: “Allah onların kanlarına bizim ellerimizi bulaştırmadı, biz de dillerimizi bulaştırmayalım.” Yani, hiçbir tarafın aleyhinde konuşmayalım, elimizle bulaşmadığımız bu en çetin savaşta, asırlar sonra dilimizle de bulunmayalım ve Allah'ın seçmiş olduğu insanlar aleyhinde saygızıslık ederek, haddimizi aşarak bir de Yaratıcımızın hiddetini üzerimize çekmeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder