Lale Devrinde yapılan eğlenceler nelerdir ve gayri meşru eğlenceler var mıdır?
Hem III. Ahmed ve hem de damadı ve sadrazamı olan İbrahim Paşa, sulha meyilli, sakin ve eğlenceli hayatı seven, sevimli ve mülayim insanlar idiler. Bu yaratılışları gereği olarak, 1718–1730 tarihleri arasında, elimizdeki tarih kitaplarının da ortaya koyduğu gibi, ziyafetten ziyafete koşturdukları ve meşru dairede eğlenceli bir hayat yaşadıkları görülmektedir. Burada önemle vurgulanması gereken şudur: Padişah ve sadrazamının meşru dairede neşeli ve eğlenceli hayat yaşaması ayrı şeydir; İstanbul’da bu dönemde insanların barış ve huzurun kıymetini bilmeyerek, gayri meşru eğlencelere dalacak kadar aşırıya gitmiş olmaları tamamen ayrı şeydir. Bu ikisini birbirine karıştırmak tarihe iftira olur. Ancak Padişah ve Sadrazamın meşru dairede de olsa eğlence ve ziyafetlerde fazla vakit geçirmeleri, elbette ki insanların da gayri meşru işlere girmesine zımnî bir sebep olarak algılanabilir. Bu bakış açısından Lale Devri değerlendirildiğinde şu manzara ortaya çıkmaktadır:
A) Lale Devri denilen bu devrede, büyük masraflarla inşa edilen Kağıthane’deki Sa’dâbâd Köşkünde, Üsküdar’daki Şerefâbâd’da, Beylerbeyindeki Bağı Ferah Bahçesinde, Çırağan Bahçesinde, İbrahim Paşa’nın Beşiktaş Mevlevihanesine bitişik özel Yalısında ve benzeri çok sayıda saray ve bahçelerde, Padişah’ın da ara sıra katıldığı helva sohbetleri ve Lâle eğlencelerinin yapıldığı doğrudur. Hatta bu eğlencelerin bazılarına meşru dairede kalmak şartıyla, sazendeler de davet edilmiştir. Lale eğlenceleri sebebiyle laleye düşkünlük artmış ve hatta lalenin 234 çeşidi yetiştirilmiştir. Padişahın buna özel önem verip ferman yayınladığı da doğrudur.
Ancak bu ziyafetleri anlatan tarih kitapları tetkik edilirse, helva sohbetleri, lale eğlenceleri ve diğer tertip edilen ziyafetlere, başta Şeyhülislâm olmak üzere, o devrin ilim, fikir ve edebiyat adamları da mutlaka katılmıştır. Şeyhülislâmın da içinde yer aldığı ziyafet ve eğlencelerin, gayri meşru olduğu düşünülemez ve zaten tarih kitapları bu eğlence ve ziyafetlerde neler yapıldığını bütün ayrıntılarıyla anlatmaktadırlar. Bu ayrıntıların içinde haram olan bir şey göze çarpmamaktadır.
Ayrıca yapılan eğlence ve sohbetler sadece bunlardan ibaret değildir. Padişah huzurunda da, sadrazam huzurunda da, Şeyhülislâmın, Rumeli ve Anadolu Kazaskerlerinin ve İstanbul çevresinde meşhur olan âlimlerin de huzurunda, hem Saray’larda ve hem de Sadrazam Köşklerinde, tefsir, hadis, fıkıh ve tarih dersleri yapılmıştır. Merak edenler, bu konuyu ayrıntıları ile veren, Âsim Tarihi’ne bakabilirler. Bu arada bu ziyafet meclislerinin müdavimi olan Nedim ve Seyyid Vehbi gibi şairlerin, aynı zamanda birer İslâm âlimi olduklarını da eklememiz gerekmektedir. Mesela Seyyid Vehbi, bir ara Tebriz Kadılığına tayin edilmiştir. Tarihçi Râşid de, Halep Kadılığına kadar yükselen bir âlimdir.
Ancak bu ziyafet ve eğlenceler, halkın içinde ahlaksızlığı bir nevi teşvik etmesinden ve daha sonra da Damad İbrahim Paşa aleyhtarlarının (Eski İstanbul Kadısı Zülalî Hasan Efendi ve Ayasofya Vaizi İspirizâde gibi) onu yıpratma kampanyası başlatmasından dolayı, hakkında bazı gayri meşru işlere karıştığı iddiaları da bulunmaktadır. Bunların ne derece doğru olduğunu bilemiyoruz.
B) Padişah ve sadrazamın meşru dairede de olsa, vaktinin çoğunu ziyafetler ve eğlencelerde geçirmesi, halk arasında, maalesef ahlaksızlığın yayılmasına ve eğlencelerin meşru daireden gayri meşru daireye kaymasına yol açmıştır. O halde. Lale Devrinde İstanbul’da gayri meşru hayatın, diğer dönemlere oranla arttığı asla inkâr olunamaz. Mesela, eğlenceli ve ziyafetli hayatlar, halk arasında bazı gençlerin afyon ve esrar kullanmasına yol açmış ve meselenin çok ciddi bir noktaya ulaşmasından dolayı, Şeyhülislâmdan bu konuda fetva talebinde bulunulmuştur. Şeyhülislâm da verdiği fetvada, afyon ve esrar kullanmanın İslâm Hukukuna göre haram olduğunu, kullananların ve satanların sürgün ve para cezası gibi çok şiddetli ta’zîr cezaları ile cezalandırılmalarını, kullanılmasının helal olduğunu iddia ederek teşvikte bulunanların idam edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Buna şunu da ilave etmek gerekmektedir: 1144/1731 tarihli bir fermana göre, İstanbul’da kadınların giyim ve kuşamlarının gayri meşru fiillere yol açacak şekilde bozulduğu ve bu yüzden İstanbul’da bazı gayri meşru fiillerin meydana geldiği, bu sebeple İslama aykırı giyimlerin yasaklanması ve bunun yol açtığı ahlaksızlıkların önlenmesi için her türlü tedbirin alınması gereği hükme bağlanmıştır.
Bu olaylar, Lale Devrinde, halk arasında bazı gayri meşru alışkanlıkların yerleşmesine yol açtığını açıkça göstermektedir. Ancak bu gayri meşru işlerin, Saraya girdiği manası asla çıkarılamaz.
BA, Mühimme Defteri, nr. 134, sh. 190;
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi tır 77-37;
Küçük Çelebizâde, Âsim Tarihi (Zeyli Tarihi Râşid), c. VI, sh. 4243, 100-101, 134-135, 137 (Esrar ve Afyon Yasağı), 223-224, 233-234, 259-260 (Tefsir Dersi), 265, 363-364, 370, 377, 384, 453, 464;
Râşid Tarihi, c. V, 19, 29, 45, 88, 177, 366, 444 (Sa’dâbâd), 527-528, 555;
Tarihi Subhî, İstanbul 1198, vrk. 34/ab;
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV, Kısım I, sh. 162171
Kaynak : Prof.Dr. Ahmet Akgündüz - Sorularla Osmanlı
Hem III. Ahmed ve hem de damadı ve sadrazamı olan İbrahim Paşa, sulha meyilli, sakin ve eğlenceli hayatı seven, sevimli ve mülayim insanlar idiler. Bu yaratılışları gereği olarak, 1718–1730 tarihleri arasında, elimizdeki tarih kitaplarının da ortaya koyduğu gibi, ziyafetten ziyafete koşturdukları ve meşru dairede eğlenceli bir hayat yaşadıkları görülmektedir. Burada önemle vurgulanması gereken şudur: Padişah ve sadrazamının meşru dairede neşeli ve eğlenceli hayat yaşaması ayrı şeydir; İstanbul’da bu dönemde insanların barış ve huzurun kıymetini bilmeyerek, gayri meşru eğlencelere dalacak kadar aşırıya gitmiş olmaları tamamen ayrı şeydir. Bu ikisini birbirine karıştırmak tarihe iftira olur. Ancak Padişah ve Sadrazamın meşru dairede de olsa eğlence ve ziyafetlerde fazla vakit geçirmeleri, elbette ki insanların da gayri meşru işlere girmesine zımnî bir sebep olarak algılanabilir. Bu bakış açısından Lale Devri değerlendirildiğinde şu manzara ortaya çıkmaktadır:
A) Lale Devri denilen bu devrede, büyük masraflarla inşa edilen Kağıthane’deki Sa’dâbâd Köşkünde, Üsküdar’daki Şerefâbâd’da, Beylerbeyindeki Bağı Ferah Bahçesinde, Çırağan Bahçesinde, İbrahim Paşa’nın Beşiktaş Mevlevihanesine bitişik özel Yalısında ve benzeri çok sayıda saray ve bahçelerde, Padişah’ın da ara sıra katıldığı helva sohbetleri ve Lâle eğlencelerinin yapıldığı doğrudur. Hatta bu eğlencelerin bazılarına meşru dairede kalmak şartıyla, sazendeler de davet edilmiştir. Lale eğlenceleri sebebiyle laleye düşkünlük artmış ve hatta lalenin 234 çeşidi yetiştirilmiştir. Padişahın buna özel önem verip ferman yayınladığı da doğrudur.
Ancak bu ziyafetleri anlatan tarih kitapları tetkik edilirse, helva sohbetleri, lale eğlenceleri ve diğer tertip edilen ziyafetlere, başta Şeyhülislâm olmak üzere, o devrin ilim, fikir ve edebiyat adamları da mutlaka katılmıştır. Şeyhülislâmın da içinde yer aldığı ziyafet ve eğlencelerin, gayri meşru olduğu düşünülemez ve zaten tarih kitapları bu eğlence ve ziyafetlerde neler yapıldığını bütün ayrıntılarıyla anlatmaktadırlar. Bu ayrıntıların içinde haram olan bir şey göze çarpmamaktadır.
Ayrıca yapılan eğlence ve sohbetler sadece bunlardan ibaret değildir. Padişah huzurunda da, sadrazam huzurunda da, Şeyhülislâmın, Rumeli ve Anadolu Kazaskerlerinin ve İstanbul çevresinde meşhur olan âlimlerin de huzurunda, hem Saray’larda ve hem de Sadrazam Köşklerinde, tefsir, hadis, fıkıh ve tarih dersleri yapılmıştır. Merak edenler, bu konuyu ayrıntıları ile veren, Âsim Tarihi’ne bakabilirler. Bu arada bu ziyafet meclislerinin müdavimi olan Nedim ve Seyyid Vehbi gibi şairlerin, aynı zamanda birer İslâm âlimi olduklarını da eklememiz gerekmektedir. Mesela Seyyid Vehbi, bir ara Tebriz Kadılığına tayin edilmiştir. Tarihçi Râşid de, Halep Kadılığına kadar yükselen bir âlimdir.
Ancak bu ziyafet ve eğlenceler, halkın içinde ahlaksızlığı bir nevi teşvik etmesinden ve daha sonra da Damad İbrahim Paşa aleyhtarlarının (Eski İstanbul Kadısı Zülalî Hasan Efendi ve Ayasofya Vaizi İspirizâde gibi) onu yıpratma kampanyası başlatmasından dolayı, hakkında bazı gayri meşru işlere karıştığı iddiaları da bulunmaktadır. Bunların ne derece doğru olduğunu bilemiyoruz.
B) Padişah ve sadrazamın meşru dairede de olsa, vaktinin çoğunu ziyafetler ve eğlencelerde geçirmesi, halk arasında, maalesef ahlaksızlığın yayılmasına ve eğlencelerin meşru daireden gayri meşru daireye kaymasına yol açmıştır. O halde. Lale Devrinde İstanbul’da gayri meşru hayatın, diğer dönemlere oranla arttığı asla inkâr olunamaz. Mesela, eğlenceli ve ziyafetli hayatlar, halk arasında bazı gençlerin afyon ve esrar kullanmasına yol açmış ve meselenin çok ciddi bir noktaya ulaşmasından dolayı, Şeyhülislâmdan bu konuda fetva talebinde bulunulmuştur. Şeyhülislâm da verdiği fetvada, afyon ve esrar kullanmanın İslâm Hukukuna göre haram olduğunu, kullananların ve satanların sürgün ve para cezası gibi çok şiddetli ta’zîr cezaları ile cezalandırılmalarını, kullanılmasının helal olduğunu iddia ederek teşvikte bulunanların idam edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Buna şunu da ilave etmek gerekmektedir: 1144/1731 tarihli bir fermana göre, İstanbul’da kadınların giyim ve kuşamlarının gayri meşru fiillere yol açacak şekilde bozulduğu ve bu yüzden İstanbul’da bazı gayri meşru fiillerin meydana geldiği, bu sebeple İslama aykırı giyimlerin yasaklanması ve bunun yol açtığı ahlaksızlıkların önlenmesi için her türlü tedbirin alınması gereği hükme bağlanmıştır.
Bu olaylar, Lale Devrinde, halk arasında bazı gayri meşru alışkanlıkların yerleşmesine yol açtığını açıkça göstermektedir. Ancak bu gayri meşru işlerin, Saraya girdiği manası asla çıkarılamaz.
BA, Mühimme Defteri, nr. 134, sh. 190;
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi tır 77-37;
Küçük Çelebizâde, Âsim Tarihi (Zeyli Tarihi Râşid), c. VI, sh. 4243, 100-101, 134-135, 137 (Esrar ve Afyon Yasağı), 223-224, 233-234, 259-260 (Tefsir Dersi), 265, 363-364, 370, 377, 384, 453, 464;
Râşid Tarihi, c. V, 19, 29, 45, 88, 177, 366, 444 (Sa’dâbâd), 527-528, 555;
Tarihi Subhî, İstanbul 1198, vrk. 34/ab;
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. IV, Kısım I, sh. 162171
Kaynak : Prof.Dr. Ahmet Akgündüz - Sorularla Osmanlı
1 yorum:
Watches in Italy - Titanium Tours
Watches in ford escape titanium 2021 Italy. titanium white paint Watches in Italy. Watches in Italy. Watches in hypoallergenic titanium earrings Italy. Watches titanium flask in Italy. Watches in Italy. Watches in micro hair trimmer Italy.
Yorum Gönder